Yüzünü yıkaman için
bir aydınlık gerekli
usanmış olmalısın
yanılmanın kesik uykularından
küllerinden kelebek yaptığın
inanç baharından
acı bir azarla ayrıldın
karıştırdığın her yüz
aynada giderek sana benziyor
kendini unutmak istediğin günden beri
kirpik hizanda tüm bakışlar sık ve ağaçlıklı
silkindiğinde dökülecek bir şey lazım sana
o zaman inanırsın düşenin ağırlığına
ezberlerin musalla taşına benziyor
tekrarların yenini durmadan öldürüyor
bir çığın içinde küçük bir oda
ayırdın kendine
arınmak için yabancı evlerden
birgüne birgün kendi ateşini
yakmalı değil mi insan?
-bir kapı ziline adını yazmak için!
göğsünde neden hep aynı
güğme üşüyor biliyor musun?
orada bir rüzgâr çanı
gibi bıraktın kayboluşunu
kendi evin, kendi hafızan
dönmedin çok zamandır
menteşelerde sızlıyor şarkıların
-duyuyor musun?
kar, mümkünün renginde örter mesafeleri
bilirsin
uzaklar birbirinin annesi olur
sıkıştırır yorganını sağlı sollu
çok eski bir sabaha uyursun
uyandığında o son gülüşü
seyretmek için
raylar gelinmemiş eşiklerden dizilmiş
bak nasıl yanyana uzanıyorlar
kapısızlık denizi gibi
-durmadan trenler geçiyor
ayrılığın kaç eli var ki?
mendiller böylesine hızlı eskiyor
bir çığın içinden küçük bir oda
ayırdın kendine
silkelendiğinde saçılacak bir şey lazım sana
-bu eşik bir gök gibi sana bulutlandı
geçeceksin kendi ateşini yakmak için.
Hatice Nisan
* yokuş yol'a dergisinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder